Sezgin Kaymaz, yeni öykü kitabı "Bakele"de, birçoğumuza temas eden hikayeler anlatıyor. Kaymaz, tanıdık esintilerle dolu kitabında kendi edebi dünyası adına yeni bir de formül deniyor
Bakele
/ Sezgin Kaymaz / April Yayınları
Türk
edebiyatının özgün olduğu kadar hızlı kalemlerinden biri olan Sezgin Kaymaz,
biz gözlerimizi yollara "Sevinç Kuşları" serisinin üçüncü kitabı için
dikmişken bir öykü kitabı ile sürpriz yaptı. Yazar, geçtiğimiz aylarda
yayınevini değiştirerek April Yayınları’na geçti ve oradan "Bakele"yi
çıkardı. Kitap, Kaymaz’ın şimdiye dek yayımlanmış tüm romanlarının bir
bileşkesi tadında öyküler barındırıyor. İçinde yine aşk, efsun, hüzün, mizah,
tevekkül ve tabii ki tasavvuf var.
Sevdiği
yazarın kitaplarını bir nefeste tüketmemek için gıdım gıdım okuyan sabırlı
okurlara karşın Kaymaz, neredeyse okurun okuma hızı ile yarışacak kadar seri
kitaplar üretiyor. Üstelik bu hız, ona lezzetinden hiçbir şey kaybettirmiyor.
Bence esbab-ı mucibesi, katıldığı bir söyleşide kurduğu şu cümlede saklı:
“Kimsenin ne diyeceğini düşünmeyin yazarken. Düşündüğünüz an üretemez
olursunuz.” Yani, Kaymaz’ın edebiyatı, özgüvenin dayanılmaz hafifliği üzerinde
ilerlemiyor. Hatta özellikle egosantrik kaygılardan uzak duruyor, ‘içinden
geldiği gibi’ olmanın affına sığınıyor. Okur kitlesini de samimiyetiyle sadık
kılıyor.
Kaymaz’dan
‘kıssa’lar
"Bakele"
de Kaymaz’ın samimiyetinden parçalar toplamış 34 minik hikayeyi bir araya
getiriyor. Başrolde yine Ankara, üç kağıtçı adamlar, mazlumlar, babacanlar,
şansı dönenler ve gittikçe batanlar, kalbi gövdesinden büyük köpekler, efsunlu
amcalar, en nihayetinde aşk ile için için yananlar var. Üstelik yazarın
hayatından kesitler taşıdığına inanmamızı sağlayacak onlarca da detay... Ama
"Bakele"de en çok yolu tasavvufla kesişen öyküler heyecanlandırıyor.
Zira Mevlevilik ile ne kadar içli dışlı olduğu bilinen Sezgin Kaymaz’ın
romanlarında yıllardır bu felsefeye dair önemli izler bulunsa da kendisinden
hiç bir ‘kıssa’ dinleyememiş olan okur, "Bakele"de artık bu şerefe
nail oluyor ve Kaymaz’ın Mevlevilik'ten feyz alarak kurguladığı minicik
hikayelerini okuyup içini serinletebiliyor.
Başroldeki
kadınlar
Kitabın
dikkat çekici ayrıntılarından biri de öykülerin değişmez karakterlerinin
olması. Öykülerin belki de yarısında ortaya çıkan bir durum bu. Birbirinden
bağımsız öykülerde ve farklı kurgularda hep aynı karakterin karşımıza çıkmasını
kast ediyorum. En göze çarpan örnek ise şüphesiz ki Hülya karakteri. 34 öykünün
11’inin biricik Hülya'sı... Hülya, kimi zaman fakir bir evin sabırlı eşi, kimi
zaman oyun bozan bir yaramaz, kimi zaman erkek kardeş gibi yanında gezdirirken
aşkı fark edilen bir maşuk, çoğunlukla manevi bir dayanak ama her zaman ve
mutlaka ‘sevgili bir eş’ konumunda, yer aldığı tüm hikayelerin omurgasına
yerleşiyor. Öykülerin Sezgin Kaymaz’ın hayatından önemli izler taşıdığına dair
bir hissiyattan söz etmiştik. Böylece okura, karakterlerine zaman zaman kendi
hayatındaki kişilerin isimleriyle can verdiği bilinen Kaymaz’ın, hayatında da
hatrı sayılır bir Hülya olduğunu tahmin etme hakkı doğuyor.
Benzer
bir durum Sabiş karakteri için de ortaya çıkıyor. Kadın karakterleri çoğunlukla
hikayelerinin en mert, en cesur, en zeki ve iş bitirici öğeleri olarak
kurgulayan yazar, Hülya karşısındaki saygı duruşunun ardından, yürek ısıtan bir
anne karakteri olarak da Sabiş’i koyuyor karşımıza. Sabiş, her öyküde farklı
bir karaktere bürünse de aslında aynı kişi: Zorluklara göğüs geren, aklı zehir
zemberek, yüreği kocaman bir anne! Hülya kadar çok öyküde yer almasa da
Sabiş’in de yazarın hayatında önemli bir yer tuttuğunu tahmin etmek, yersiz bir
şüphe olmaz.
Tabii
işin magazinel boyutunu bir kenara bırakırsak, sanırım Sezgin Kaymaz,
birbirinden bağımsız onlarca öykünün başkahramanını tek bir karakter olarak
seçerek yeni bir şey deniyor ve okura alışılmamış bir deneyim vaat ediyor.
Diğer taraftan kendi yazar karakteristiğine de farkında olmadan bir madde daha
ekliyor. Öykülerini giderek, üstünde adı yazmasa dahi kendisine ait olduğu
anlaşılacak bir formata yaklaştırarak kimlik kazandırıyor.
"Bakele"
böyle kurgusal oyunlarının yanı sıra, bildik Sezgin Kaymaz kaleminden süzülen
öykülerin altında toplandığı bir çatı. Yine ummadık sonların, beklenmedik
kahkahaların, nefes almayı unutmaların, burundaki direk sızlamalarının
müssebibi bir Sezgin Kaymaz kitabı. Kaymaz külliyatının öykügiller sınıfından,
hepimize bir yerden temas eden bir son fert olarak karşımızda.
Milliyet Kitap / Şubat 2015 http://www.milliyetsanat.com/kitap/kitap-tanitimlari/sezgin-kaymaz-in-oykuleriyiz/531