16 Şubat 2020 Pazar

Hayatla kavgam

Hani çok tanıdık o hâl var ya: Başkasının derdine derman olup iş kendine gelince el elde baş başta kalma hâli. Daha çok bilinen tanımıyla, terzinin kendi söküğünü dikemeyişi. Dostuna teselli verirken bir an durup "Lan ne güzel konuştum ha!" dediğin o çelebiliğin asla kendine faydalı olmayışı.

İnsanlara kendi dertlerini çözsünler diye ne güzel, sakin sakin akıllar veriyorum. Çok bildiğimden değil, onların hayatlarına sakince bakabildiğimden. Bir de belki, çok gözlemlediğimden. Kendime faydasızlığım da belki de hiç dönüp kendime bakmayışımdan, belki de bakmaktan korkuşumdan olabilir.

Aylardır zihnim tepiniyor. Ruhumda kocaman fokurtular büyüyor büyüyor, sonra patlayamayıp içine doğru geri sönüyor.

Ben yazarak kurtulmaya çalışıyorum çünkü bildiğim tek yöntem bu.

Yetmiyor. İlk kez yetmiyor.

Zaten asla istediğim kadar ileri gidemiyorum. Neyden korkuyorum, hangi sınıra yaklaşmaya cesaret edemiyorum? Nasıl yapacağımı, nasıl çalışacağımı, nasıl yazacağımı, neye inanacağımı bilmiyorum.

Sanırım üzerime yeni etiketler takmayı yakıştıramıyorum. Bu korkaklığım giderek körelmeye dönüşüyor. Sonra bir an fark ediyorum. Resmen ruhumu satılığa çıkartır gibi para kazanmak için yazma yeteneğimi kullanmaya kalkışmam -ama öyle yaratıcı ve içime dokunan şeyler de değil metalik, şişirilmiş ya da plastik şeyler yazmaya çalışmam- beni bu hâle getirmiş. Benim gençliğimden harcadığım o 5 yıl, zihnimden geçen güzel şeylerin peşinden gidip onları büyük evrenlere vardırma cesaretimi yok etmiş. Kitaplığımdan kendi isteğimle bir kitap çekip alacak olsam sanki dünya ayağımın altından kayacakmış gibi olurdum, son 5 yıldır kendi kitaplarıma dokunamaz oldum.

Buraya daha iyi olmak için geldim. Fark ettiğim ilk şey ne kadar kötü olduğumdu. Hatta bu yüzden uzun bir süre Londra'nın bana iyi gelmediğini düşündüm. Oysa ki İstanbul'daki hayatımın beni ne kadar harcadıydı aynada gördüğüm. Kendime üzülmekten bitkin düştüm.

Londra'yı sevmeye çalışmıyorum ama İstanbul'u özlemiyorum. Londra diyor ki burada dünya yavaş dönüyor ama senin çok koşman lazım, çünkü üzgünüm bebeğim İstanbul'daki 30 yaşın neredeyse boşa geçmiş, burada bugün doğmuş bir bebek kadar yeni, tecrübesiz ve eğitimsizsin.

Hayatla kavgam Londra'da başladı, Londra'da bitiyor.