Kent Haruf’un Editura etiketiyle Türkçe’ye kazandırılan son
kitabı “Ruhların Sonbaharı” ilerlemiş yaşlarına rağmen yalnızlığa boyun eğmeyen
iki insanın beraber yaşama çabasını anlatıyor.
“Günlerden bir gün,
havanın henüz tam olarak kararmadığı bir mayıs akşamı Addie Moore, Louis
Waters’ı aradı.” Kent Haruf’un
böylesine naif bir açılış cümlesiyle başlayan son kitabı Ruhların Sonbaharı,
geç dönem bir aşk hikâyesi anlatıyor. Bilindik bir deyişle; bir “ikinci bahar”
hikâyesi…
70’li yaşlarına yaklaşan bir kadın olan Addie Moore, eşini
kaybedişinin ve çocuklarının evden ayrılışının ardından içine düştüğü
yalnızlığı, yaşının getirdiği bir kabullenişle kucaklamayı reddediyor. Böylece
Addie, iki blok ötesinde, kendisi gibi yalnız yaşayan komşusu Louis’i arayarak
gecelerini onunla beraber geçirmek isteyip istemeyeceğini soruyor. Maalesef ki
klasik bir kadın-erkek diyaloğu olarak, Louis ilk etapta bu teklifi cinsel bir
çekim olarak algılıyor. Fakat Addie sadece geceleri oturup beraber sohbet
etmekten ve sonrasında beraber uyumaktan söz ediyor. Başlarda nasıl olacağını
öngöremeseler de denemekte zarar görmeyen ikili, çok geçmeden bir araya
geliyor.
Yaşadıkları küçük kasabada hiçbir şeyin gözden kaçmayacağını
ve her şeyin kısa sürede duyulacağını tahmin eden Louis, geceleri Addie’nin
evine gizlice gitmeye çalışırken Addie buna izin vermiyor. Artık insanların ne
düşüneceklerini hesaplamaya çalışmaktan yorulduğunu, bunu önemsemediğini ve
zaten yanlış bir şey yapmadıklarını söyleyerek Louis’in eve arka kapıdan
girmesine izin vermiyor. Haliyle Addie ve Louis’in bu beraber yaşama deneyi,
kısa sürede kasabada duyuluyor ama yaşını başını almış ve hayatının önemli bir
kısmını zaten insanların düşüncelerini hesaplamakla harcamış olan bu ikili,
karşılaştıkları hiçbir tavrı umursamıyor.
“Bu ilişki nereye
gidiyor?”
Bu buluşmalara dek aslında birbirini pek de tanımayan Addie
ve Louis, geceleri buluşup ettikleri sohbetler sırasında birbirlerini
keşfediyor ve yakından tanımaya çalışıyorlar. Bu keşif deneyimi, hem Addie için
hem de Louis için yeni bir ilişkiye başlarken midede uçuşan heyecan
kelebeklerini uyandırıyor. Addie ve Louis, kronik yalnızlıklarına bir çare
bulmaya çalışırken aslında oldukça kıymetli bir beraberlik inşa ediyorlar.
Peki, Addie ile Louis’in ilişkisi nereye gidiyor? Kadın-erkek ilişkilerinin bir
başka çıkmazı olan bu soru, ikili beraber vakit geçirdikçe kendiliğinden yanıt
buluyor ve belki de bir kadın-erkek ilişkisinin ideal siluetini çiziyor.
Addie ve Louis’in aralarına bir süre sonra Addie’nin 5
yaşındaki torunu Jamie katılıyor. Annesiyle babasının şiddetli ilişkisi
sebebiyle oldukça ürkek ve güvensiz bir çocuk olan Jamie adeta, Addie ve
Louis’in birbirlerine duydukları şefkatten nasibini alıyor. Korkuyla uyandığı
gecelerde bu iki yaşlı insanın arasında uykuya dalıyor, onlarla beraber kamp
yapıyor ve softball oynamayı öğreniyor. Louis, Jamie’nin yalnızlığına bir çözüm
bulabilmek adına ona bir de Bonny adında bir arkadaş hediye ediyor. Jamie,
Addie ve Louis ile beraber geçirdiği yazın sonunda açıkça rehabilite edilmiş bir
vaziyette ailesinin yanına dönüyor. Fakat bu dönüş hem Addie hem de Jamie için
oldukça sancılı oluyor.
Bu süreçte Addie ve Louis’in çocukları da ilişkilerini
öğreniyor ve tam da tahmin ettiğimiz gibi hiç hoş karşılamıyorlar. Louis’in
kızı, bu ilişkiye dair aşağılayıcı fikirlerini sıralayıp arkasını dönmekle
yetinirken Addie’nin oğlunun tavrı çok daha acımasızca oluyor. Öyle ki
hayatlarının sonbaharını yalnızlıktan uzak, mutlulukla geçirebileceklerini
keşfeden bu ikilinin ilişkileri olmayacak bir çıkmazda saplanıp kalıyor. Tam
her şeyin sonuna geldiklerini düşündükleri noktada Addie ve Louis, başa
çıkmaları gereken ağır duygularla yüzleşiyorlar. Ama bu iki yaşlı insan,
beraberliklerinin verdiği kuvvetle artık hiçbir zorlukla tek başlarına mücadele
etmeleri gerekmediğini öğreniyorlar. Beraber arkadaşlarını toprağa veren,
hastalıklarla mücadele eden ikili bu kopuşun da üstesinden gelmeyi başarıyor.
Kent Haruf’un Amazon’un 2015 yılı En İyi Kitap Seçkisi’ne
girmeyi başarmış kitabı “Ruhların Sonbaharı”, Altın Kitap’ın alt
kuruluşlarından biri olan Editura etiketiyle Türkçe’ye kazandırılmış. Ufak
tefek editöryal hatalar dışında kitap, dilin yalınlığını aktarabilen bir
çeviriyle okunuyor. Kent Haruf’un kendi ikili ilişkilerimize bir kez daha dönüp
bakma ihtiyacı uyandıran bu kitabı aynı zamanda önyargılarımız ve dedikodu
sevdamız yüzünden bizim de utanç duymamız gereken birçok hissiyata evsahipliği
yaptığımızı anımsatıyor. “Ruhların Sonbaharı”, hayatın hiçbir şeye geç
kalmadığını ispat eden, okuyucusunun yüzünde tebessüm bırakmayı başarabilen
sıcak bir roman.
Milliyet Kitap, Nisan