Farkında olmadan tarihi bir eşik daha atladık. Ülkelerindeki iç savaştan kaçan Suriyeliler de zaten birçok etnik ve dini yapının bir arada yaşadığı ülkemizin artık bir parçası haline geldi. Kabul edin ya da etmeyin. Evet, kötü bir politikanın sonucu, kirli çıkar ilişkilerinin bir adımı olarak bu insanlar ülkemize geldiler. Korkunç bir sefalet ve trajedi içinde yaşıyorlar ama artık en azından enselerinde ölüm korkusunu hissetmiyorlar. Sorsak, onlar da bu durumdan çok mutlu değiller ama nihayetinde gelinen nokta işte bu. Bizse zaten büyük bir trajedi sonucu bu topraklara sığınmış bu insanlarla biraz empati kurmak yerine, onları daha çok aşağılamayı tercih ediyoruz. Belki farkında değilsiniz ama bu duygular arasında bir nesil yetişiyor. Bir sokak köşesine tünemiş Suriyeli bir ailenin önünden geçerken ettiğiniz küfürler, o sırada elini tutmakta olduğunuz çocuklarınızın aklına kazınıyor. O körpecik ruhlarda nasıl bir kafa karışıklığı, nasıl bir çatışma yarattığınızı hiç hesaplayabiliyor musunuz? Vicdan, merhamet ve empati duygularından yoksun bir nesil yetiştirirken "savaşa hayır" deme gafletinde bulunacak mısınız? Ya da tüm bu acımasızlık içinde "barış" sözcüğünün anlamını gerçekten kavrayabilecek çocuklar yetiştirebileceğinize inanıyor musunuz?
Geleceğim nokta şu: Bu ay itibariyle, Barış İnce'nin yönetiminde şahane bir dergi yayın hayatına başladı. Adı: Yedi Yetmiş Dergi. Bence zaten ne zamandır ihtiyacımız olan, tam da yerine rast gelen kalitede bir çocuk dergisi olmuş. Çok kıymetli yazarları çatısı altında toplamış. Ama en önemlisi ve beni yukarıdaki cümleleri yazmaya iten detay, Yedi Yetmiş Dergi'nin artık iç içe yaşadığımız bu gerçeklik içinde çocuklarımızın empati duygularını kuvvetlendirecek, sokaklardaki Suriyelileri en azından onların gözünde birer hayalet olmaktan kurtaracak öykülere yer vermiş olması. Derginin tamamında, toplasanız 4 ya da 5 tane böyle öykü var ama hepsi birbirinden kıymetli ve çocukları yürekten yakalayabilecek öyküler. Tabii bu öykülerin haricinde, çocuğunuza çok kıymetli katkılarda bulunabilecek metinler de mevcut. Ama Suriyelilerin Türkiye'deki yaşamına dair adaptasyon sürecini kolaylaştırabilecek, aradaki duvarları yıkabilecek neredeyse hiç yazınsal eser ortaya konmazken bu temadaki öyküler ayrı bir kıymet kazanıyor. Bu yüzden dergiyi, bu parantez içinde değerlendirmek istedim. İçinde bulunduğumuz duruma bakılırsa, korkarım ki yetişkin Türkiyeliler ve yetişkin Suriyeliler olarak biz, birbirimizi kabul ederek barış içinde yaşamayı başaramayacağız ama belki çocuklarımıza bu barış olasılığını tanımış oluruz. İşte tam da bu sebepten, özellikle çocuğu olan her ailenin Yedi Yetmiş Dergi'ye bir göz atması gerektiği görüşündeyim. Belki bizlere de kendi vicdanlarımızı temize çekmek için bir gerekçe yaratır. Ondan sonra belki dünyaya barışı getirecek çocukların annesi-babası olabiliriz.