Son Şura / Sezgin Kaymaz / April
Yayıncılık
Sezgin Kaymaz’ın Sevinç Kuşları
üçlemesinin ‘veda’ kitabı olan ‘Son Şura’ ile Deccal’in hikâyesinde son deme
gelmiş olduk. Nihayet, demeye dilim varmıyor çünkü anlatılan, Sezgin Kaymaz
okurları için, bir ömür sürse, sıkılmadan dinlenip durulabilecek bir masal
gibiydi. Hikâyenin başlangıcından 21 yıl sonrasına gittiğimiz ‘Son Şura’da,
İrfan artık genç bir adam, Celil emekli bir amir, Deccal ve Kıvırcıkgil
50’lerine varmış birer ortayaşlı yeraltı karakteri olarak karşımıza çıkıyor.
Ancak yıllar bizimkilerden hiçbir şey götürmüyor. Hayrisi, Veyseli, Naimi...
ekip yine macerada, manyaklıkta, uçmalarda kaçmalarda bir numara. Ola ki
aralarından birinin canı tehlikeye girsin.
‘Son Şura’, esasen 21 yıllık bu
süreçte Ankara’da başını alıp giden ‘rantiye’ kültürü, GMK 133’ü de yutmaya
kalkıştığında kopan kızılca kıyametin öyküsü. ‘Sevinç Kuşları’ serisi için
neredeyse bir mabede dönüşen, düşküne kol kanat geren, herkes için sorgusuz
sualsiz bir sığınak olan GMK 133’ün dokunulmazlığını savunmak ise tabii ki
Deccal’e, Hayri’ye ve Celil’e düşüyor. Serinin ikinci kitabı Kısas’ın sonunda
‘ceketini asmaya’ karar veren Deccal, geçen yıllar içinde camiada peydah olmuş
‘tehlikeli adamlar’la yüzleşmek için son bir şura düzenliyor ve ceketini geri
giyiyor. Tüm bunlar olurken, büyüdüğünde nasıl bir adama dönüşeceğini merak
ettiğimiz İrfan’ın varoluş sancılarını, ‘Bahagil’in merak ettiğimiz akıbetini,
nereye varacağını kestiremediğimiz Zila-Gülhan aşkının geldiği noktayı da
öğrenmiş oluyor; tüm koşturmacanın arasında onların sıkıntılarını da dert
ediyoruz.
Kaymaz, vites yükseltiyor
Bunca zaman birer polisiye karakteri olmalarına rağmen
hikâyelerini hiç o pencereden okuyamadığımız karakterler, son kitapta artan
gerilimin yanı sıra okurundan iyice dikkat bekleyen bir kurgunun ortasına
düşüyor. Hikâyeye dahil olan her yeni karakterle beraber, bağlantıları takip
etmek, meselelerin düğüm noktalarını kavramak bambaşka bir meziyete dönüşüyor.
Yani, Kaymaz, Son Şura’da vites yükseltiyor ve bu yeni karakterlerle beraber
yüzümüz güldüğü kadar aklımız da karışıyor.
‘Son Şura’, geride kalan iki kitap boyunca akıl sır
erdiremediğimiz mucizelerin, yolunu bilmez kör talihin artık yola geldiği
kitap. Kaderin er ya da geç tecelli ettiğini, bir yerden alanın mutlaka bir
yerden verdiğini, bu kitapla beraber artık iyice kanıksıyoruz. Umudu, tam bitti
dediğimiz yerde yeniden yeşertiyor. Gözümüzden akan yaşı kahkahaya çevirmeyi
yine başarıyor. Bir gaflete kapılıp tam ‘Hah, Sevinç Kuşları GMK 133’ten
havalanacak’ derken cümleleri boğazımıza dizip düğüm düğüm ediyor.
‘Sevinç Kuşları’ öyle güzel bir hikâyeydi ki bir an
gaflet edip mutlu sonla bitecek sandık. Mutsuz değil lakin gerçek bir son
bekliyor bizi ‘Son Şura’da. Zaten Kaymaz’ın alamet-i farikalarından biri de bu
değil midir? Biz onu ‘gerçek üstücü’ diye tarif ederken o, okurunu bal gibi
gerçeklerle tokatlamaz, acıyı bal eylemez mi? Ezcümle, ‘Son Şura’da
okuyucuları, Deccal ve ailesine esaslı bir veda bekliyor.
Agos Kirk / Kasım 2015 http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13605/sevinc-kuslarina-bal-gibi-bir-veda
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder