Zülfü Livaneli’nin
son kitabı Orta Zekâlılar Cenneti,
cehalet ve kibir diktatoryası için tutulan bir yasın çetelesi. Livaneli,
çoğumuzun muzdarip olduğu dertleri, öfkeyi ve hüznü, okuruyla dertleşircesine
dile getiriyor.
Orta Zekalılar Cenneti / Zülfü Livaneli / Doğan Kitap
Son zamanlarda diktatörlüğe ve toplumsal çürümeye atıfta
bulunan çok fazla eser rafa çıktı. Yourcenar’ın Düş Parası, Kutlukhan Kutlu ile Aslı Tohumcu’nun öykü derlemesi Güçoburlar, Patrick McGuinness’in Son 100 Günü... Derken, Zülfü Livaneli
de ilk kez 1991 yılında yayımlanan kitabı Orta
Zekâlılar Cenneti’ni genişletilmiş bir baskıyla okuyucuların beğenisine
sundu. Orta Zekâlılar Cenneti, az
önce örnek verdiğim kitaplar gibi doğrudan bir siyasi diktatorya yergisi değil.
Siyasetten ziyade çoğunluğu etkisi altına almış cehalet ve kibir diktatoryası
için tutulan bir yasın çetelesi.
Livaneli’nin Orta Zekâlılar
Cenneti’ni genişletilmiş bir baskıyla ve 2010 yılında Remzi Kitabevi’nden
çıkan kitabı Sanat Uzun, Hayat Kısa’yı
içine katarak yeniden yayımlatmakta lüzum görmesinin elbet geçerli bir sebebi var.
Sebebi, Nesinleri, Nazımları hain ilan etmiş bu toprakların, gelinen noktada
nedametten emare göstermeksizin, kibirle yoluna devam etmesi. Sebebi,
karanlıkların aydınlığa çıkacağını ümit ettiğimiz sabahlarda aldığımız kara
haberler, ölü çocuklar, yakıştırılan yaftalar, dine, ırka, renge göre
tuttuğumuz yaslar. Sebebi, Nobel Ödülü’nü kazanan ilk Türk bilim adamının
projesinden haberdar olanların, adamın kökenini merak edenler karşısındaki
azlığı. Yani, Livaneli’yi bu toparlamaya iten güç, esasen bir süredir,
birçoğumuzun boğazına çöreklenmiş olan o yumruk.
Bulmacadaki tüm
noktalar birleştiğinde…
Zülfü Livaneli, Orta
Zekâlılar Cenneti’nde adeta günlük tutar gibi kendi öfkesini,
kırgınlıklarını, beklentilerini, hüzünlerini bir bir döküp sayıyor. Sanattan
siyasete, toplumsal yaşamdan bireysel yaklaşımlara, duygulardan düşüncelere
dek, insana, insanlığa dair ne varsa adım adım gezip kalemini temas ettiriyor.
Adeta bir bulmacayı çözer gibi, belirsiz bir hat üzerinde yüzlerce noktayı
birbirine bağlıyor. Nihayet tüm noktalar birleştiğinde ve ortaya çıkan tabloya
baktığımızda karşımıza bir Türkiye haritası çıkıyor. Yine de kitabı, yekten bir
Türkiye yergisi olarak nitelemek doğru olmaz. Çünkü yozlaşma rüzgârları esasen
tüm dünyanın üzerinde esiyor. Türkiye’nin en büyük kabahati, bu rüzgârda ilk
devrilenlerden biri olmak. Çözümün ufuk çizgisindeki bir nokta olarak giderek
küçüldüğü şu günlerde, Livaneli, ülkesinin bu dirençsizliğine öfkeleniyor.
Kaideyi Bozan Bir
Sanatçıdan, Orta Zekâlılar Cenneti, Aşk Egoyu Yener, Deryadan Habersiz Mahiler,
Barış Çığlığı, Kar Altında, Çocuk Ustalığı, Daüssıla, Sadelik ve İhtişam
bölümleri altında bir araya gelmiş bir denemeler topluluğu olan kitap, her bir
bölümde neredeyse bir başka toplumsal yaraya değiniyor. Neredeyse 70 yıla varan
yaşamında bir müzisyen olarak, bir yazar olarak, bir vatandaş olarak, kimi
zaman bir ‘öteki’ olarak gördüğü tüm açıkları irdeliyor Livaneli. Toplumun,
iyiye ve güzele yer vermekte bu kadar zorlanırken, kötüyü kolayca kabullenip
benimsemesine dair sorular soruyor, kendince yakaladığı yanıtları ortaya
döküyor ve bu yanıtların temellerini inceliyor.
Yazarın okurla
dertleşmesi
Okurunun karşısına çözüm önerisiyle çıkmayan bir eser Orta Zekâlılar Cenneti. Yazarın, okurla
dertleşmesi, iç dökmesi. Bir nevi Sait Faik’in “yazmasam deli olacaktım” hali. Konu
insan olunca, sanat ve siyaset olunca ister istemez katılmadığınız noktalar da
çıkıyor karşımıza. Ama zaten Orta Zekâlılar
Cenneti, bir tartışmanın fitilini ateşlemek, üzerinde fikir teatisinde
bulunmak için sunulmuş, bir nevi bir ‘açık yapıt’. Bu nedenle, amacına da
ulaşıyor ve okuruna zihin açıcı bir okuma deneyimi vaat ediyor. Belki maruz
kalmaktan artık normal gibi algıladığımız anormallikleri yüzümüze çarpıyor,
belki “bu dertten muzdarip bir ben değilmişim” dedirtiyor, belki de “bunun nesi
kötü?”…
Zülfü Livaneli, şikâyetçi olduğu tüm bu sancıların, dünyada
iyi ve güzel olanı geri plana atabilecek kadar ciddi bir iktidara sahip olduğu
gerçeğinin de altını çiziyor. Montaigne ve Einstein örneklerini referans
gösterip “İnsanlığa katkıda bulunmuş birçok ismin inzivaya çekilmek zorunda
kalmasını gerçek nedeni, dünyayı kaplayan orta zekâlılıktan ve onların
kurnazlıklarından yorulmuş olmalarıdır” diyor.
Herkesin içinde tanıdık serzenişler yakalayacağı,
karşılaştığı bir acı hikâyeyi anımsayacağı bir kitap Orta Zekâlılar Cenneti. Belki her sabah katılmak zorunda olduğunuz
metrobüs kalabalığında hissettiğiniz o anlamsızlığın tarifi, belki işinizi
savunmak zorunda kaldığınız o izansız patronun tasviri, belki ‘evinize giren
çıkanın belli olmadığını’ ifade etmeyi kendine hak gören o komşunuzun cüreti…
Alın, işte size nefis bir ‘orta zekâlılar cenneti’!
Milliyet Kitap / Aralık 2015