Bazen Bahar / Melisa Kesmez / Sel Yayıncılık
İlk kitabı ‘Atları Bağlayın Geceyi Burada
Geçireceğiz’ ile yüreğimize su serpen Melisa Kesmez, ikinci kitabı ‘Bazen
Bahar’ ile bu kez kışın en sevimsiz günlerine burun kıvırıyor. Yazarın yine Sel
Yayıncılık’tan çıkan ikinci kitabı, okurlarının karşısına birbirinden saf 10
yeni öykü ile çıkıyor.
Kırık kalplerin, özlemlerin, tamamlanamayışların en tanıdığımız ama bir
türlü ifade etmeyi beceremediğimiz haliyle anlatıldığı ‘Bazen Bahar’, ‘Atları
Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’in devam filmi tadında. Sanki yazarın
cümlesi yarım kalmış, arada koca bir yudum su içmiş de kaldığı yerden devam
ediyormuş gibi. Üslubundan hiç taviz vermeden, duygusunu yitirmeden
yazmaya devam ediyor Melisa Kesmez. Zaten onu ayrıcalıklı kılan özelliklerinden
bir tanesi, konuşur gibi yazması. Bundan kastım cümlelerinin konuşma diline
yakınlığı değil. Öylesine sade, öylesine özgün bir üslubu var ki minyon bir
kadının dikkatleri hiç üzerine çekmek istemeden, sakince ve huzurla bir şeyler
anlatmasını dinliyormuşsunuz gibi bir iz bırakıyor. Şimdi böyle söyleyince
Melisa Kesmez’i yakından görüp dinleme şansı yakaladığım için beynimin bütünleme
yaptığını düşünebilirsiniz ama yanılıyorsunuz. Zira Kesmez, henüz ‘Atları
Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’in ilk cümlesinden beri bu etkiyi koruyor.
Ve benim kendisiyle bundan başka bir evveliyatım bulunmuyor.
Yalnız değiliz
Mutlaka kendinizi içinde bulduğunuz bir öyküsü var Kesmez’in. O kadar
insana dair, o kadar hepimize dair şeylere değdiriyor ki kalemini, hiç değilse,
bir cümlede mutlaka dudağımızın kenarında hüzünlü ya da mutlu bir tebessüm
bırakıyor. Yaşadığımız çocuksu heyecanların, tahribatı büyük hayal
kırıklıklarının, içimize sığdıramadığımız öfkelerin ve nasıl o kadar
büyüyebildiğini anlayamadığımız mutluluklarımızın tarifini veriyor. Söz gelimi,
pazar tezgâhında gördüğümüz bir pembe çocuk terliğinin bizi alıp da çocukluğumuzun
o güneşli öğleden öncelerine götürebilmesini mantığa bürüyor. Şehrin
keşmekeşinde her akşam omuzlarımız düşmüş vaziyette ofislerimizden çıkıp,
güneye varacağımız günlerin hayalini kurarken vapurda karşılaştığımız gün
batımıyla kafamızın karışmasını açıklıyor. Halimize şaşmamızı önleyip, yalnız
olmadığımızı hissettiriyor.
Melisa Kesmez, bizim üzerine sürgü çektiğimiz, başa çıkamadığımız için
halının altına süpürmeyi tercih ettiğimiz tüm insani dertlerimizin kapısını
aralıyor. Bunca zaman kolaya kaçıp içimize içimize sustuklarımızı bir koşu
gidip anlatma, ortalığa serme, hepsiyle bir bir yüzleşme ihtiyacı uyandırıyor.
Kesmez’in cümlelerini okudukça kendi içimizde bir hikâye başlıyor en başından.
Yaşayıp da yerine koymayı beceremediklerimizi, günlük tutar gibi anlata anlata
yerleştirmeye başlamamızı sağlıyor. Hiçbir şey öylece durduğu yerde kalamaz,
bir eleyip elden geçirmen, yerini buldurman lazım, diyor adeta. Ardından aynı
öykülerindekine benzer bir ferahlama sarıyor etrafımızı. O yaz başlarında balkonları
yıkayıp, baş aşağı bekleyen sandalyeleri düzeltiyor, uçuşan perdelerin
hafifliğine kaptırıyoruz kendimizi.
İçtenliğin marifeti
Tüm bu hisleri okuyucusuna başarıyla geçirebilmek bir içtenlik marifeti.
Melisa Kesmez, kim okuduğunda ne düşünür acaba telaşına kapılmadan, hissettiği
gibi yazıvermenin başarısını ortaya koyuyor. Ama öyle şairane bir dili var ki,
bu ‘hissettiği gibi yazıverme’ hali onu edebi kaygılardan uzaklaştırmıyor.
‘Bazen Bahar’ ile beraber Melisa Kesmez, yazdıklarını okumak için heyecan
duyduğumuz, yeni eserlerini merakla beklediğimiz yazarlar arasında kendine yer
yapmaya başladığını da hissettiriyor.
Agos Kirk / Aralık 2015 http://www.agos.com.tr/tr/yazi/13824/erken-bir-bahar-temizligi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder