7 Ocak 2016 Perşembe

2015'te neler okudum?

Bloğu yeniden hayata geçirmeye karar vermemdeki en büyük itici güç 2015'te okuduğum kitapların bir listesini yapmak, bu vesileyle aslında geçen yıl yazdığım yazıları da bir araya getirebilmek fikriydi. Bu konuda kafamdaki dişlileri harekete geçiren Merin'e yeniden teşekkür ederim (Onun listesini de yeniden şöyle paylaşayım: https://kitapcikedisi.wordpress.com/2016/01/03/2015-yilinin-kitap-dokumu/. Bu işe girişmişken ne zamandır kafamda olan bir işi daha hayata geçirip şimdiye dek eklerde çıkan tüm yazılarımı da bloğa taşımaya başladım. Aşağıdaki listemi de kuvvetlendirmesi açısından önceliği geçen yıl yayımlanan yazılara verdim. Bu arada bloggerlığın ne menem bir iş olduğunu fark edip fenalıklar da geçirmedim değil. Bütün yazıları tek bir kalıba oturtmaya uğraşsam da beceremedim ve bir noktadan sonra koyverdim. Bu düzensizlik hali hiç hoşuma gitmese de blog spotun detaylarından çok anlamadığım için şansımı ve sinirlerimi zorlamamaya karar verdim.

Her neyse, listeye geleyim. Aşağıdaki listede "bold"la belirttiğim kitaplara tıkladığınızda blogdaki yazılarına da ulaşabileceksiniz (dev hizmet!). "***" dan sonraki liste ise okuduğum çocuk kitaplarının listesi. 

Tabi işin içine ekler girince aslında okumaya öncelik vermeyeceğim ya da hiç okumayacağım kitaplar elime geçiyor. Böylece aslında okuma rutinim bozuluyor ve kafamdaki liste bir anda dağılıyor. Bu sebeple aslında listemin içinde Trendeki Kız ve Yalnızlık Bilmecesi gibi ilgimi cezbetmeyen ve önermekte imtina edeceğim kitaplar var. 

Diğer yandan 2015'te, okuma hızımın yazma hızına yetişemediği Sezgin Kaymaz'ın güncel kitaplarının yanında külliyatına inmeye başladım. Geçen yıl beni en çok heyecanlandıran yazarın yine o olduğunu söyleyebilirim. Her şeyden evvel, April'e geçişiyle beraber patlattığı öykü kitabı Bakele, ardından yılın son günlerine yetiştirdiği Sevinç Kuşları üçlemesinin son kitabı Son Şura delirerek okuduğum kitaplar oldu. Külliyatında ise Uzun Harmanlarda Bir Davetsiz Misafir göz bebeğim.

Bu arada, 2015 yılının okuduğum ilk kitabı, bir hediye gibi elime gelen bir iş sayesinde, Pınar Öğünç'ün Aksi Gibisi oldu. Son zamanlarda okuduğum en iyi öykü kitaplarının arasında yer alıyor kendisi. Ayrıca geçen yıl, kitaplığımdaki kadın yazarlara haksızlık ettiğimi düşünerek bir süre kadın yazar okuma kararı aldım ve ilk olarak Ayfer Tunç'un Dünya Ağrısını okudum. Utanarak itiraf ediyorum ki bu, Tunç'un okuduğum ilk kitabıydı ve oldukça beğendim. Gel gelelim, yıl içindeki kitap trafiği nedeniyle kitaplığımdaki diğer kadın yazarlara ya da Tunç'un diğer kitaplarına istediğim kadar şans veremedim. Listedeki kadın yazarların bazıları da gelen işler sayesinde okuyabildiklerim. Ama bir şans eseri olmayan, bilerek isteyerek hatta koşarak okuduğum bir diğer kadın yazar Tuğçe Tatari oldu. Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim, bana kalırsa 2015'in en iyi işlerinden biriydi. Zaten bitmesi için dua etmeye başladığımız yılın son günlerinde yasaklı ilan edilmesi de bence başarısını teyit ediyor. 

Listenin sonlarına doğru yer alan Beyindeki Hayaletler ise benim tamamen özel ilgim olan nöroloji kitaplarından biri. Doktor Ramaschandran'ın hayalet uzuvlarla ilgili çalışmaları ne zamandır ilgimi çekiyordu. 2014 yılındaki kitap fuarında Boğaziçi Üniversitesi Yayınları'nın standında bulduğum kitabı ise okuma listemin başında bekliyordu beni. Bu sırada Boğaziçi Üniversitesi Yayınları'nın muazzam kitaplar yayınladığını tekrar hatırlatmama gerek yok, değil mi?

Son olarak, çocuk kitapları listesinden kısaca bahsedip yok olacağım. Açıkçası o listede bir okuduğumu diğerinden ayırabilmem pek mümkün değil, hepsi benim bebeğim :) Yine de gözlerimi yumup bu yılın ilk üçünü açıklayayım:  
Fare Evi'nin iki kitabı da sayfalarını açtığımda bana neredeyse küçük dilimi yutturacaktı. Kitaplar elime ilk ulaştığında yazdığım ama bir kısmetsizlik sonucu hiçbir yerde yayınlatamadığım yazısını yakında buradan paylaşır, linkini de listeye eklerim. İkinci sırada ise Bunu Buraya Ben Koydum var. Bu kitap beni, kendisini yeni nesil bir Küçük Prens'e benzetme cüreti verecek kadar etkiledi. Son olarak ise Ayıcık Ernest ile Farecik Celestine'in Romanı son zamanlarda hem hikayesiyle hem de özgün üslubuyla karşılaştığım en sıcak işlerden biri. Bu yıl içinde yazısı en çok içime sinen kitap Mehmet Atilla'nın son kitabı  Parktaki Gergedanlar oldu. Onun yeri de bu sebeple ayrı kalacak sanırım.

Listeye ilişkin son bir not olarak şunu paylaşmak isterim: Geçen yıl okuduklarımı bir yere not etmeyi akıl edemedim. Bu yüzden hem yayınlanan yazılarımdan hem kitapların içine bitiş tarihlerini not alma alışkanlığımdan hem de hafızamdan faydalanarak aklımda kalanları listeledim. Çok ciddi eksiklikler olduğunu sanmıyorum. Bir de herhangi bir düzen (okuma, beğenme vs.) gözeterek listelemedim. Biraz gelişi güzel sıraladığımı bile söyleyebilirim.

Dünya Ağrısı / Ayfer Tunç / Can Yayınları

Son Şura / Sezgin Kaymaz / April Yayınları

Medet / Sezgin Kaymaz / İletişim Yayınları

Uzun Harmanlarda Bir Davetsiz Misafir / Sezgin Kaymaz / İletişim Yayınları

Bakele / Sezgin Kaymaz / April Yayıncılık 

Bazen Bahar / Melisa Kesmez / Sel Yayıncılık

Karahindiba / Sinan Sülün / Sel Yayıncılık 


Dünya Bu Kadar / Mahir Ünsal Eriş / İletişim Yayınları

Yalan Yıllar / Can Kozanoğlu / Can Yayınları

Puslu Kıtalar Atlası Çizgi Romanı / İhsan Oktay Anar & İlban Ertem / İletişim Yayınları


Konstantiniyye Oteli / Zülfü Livaneli / Doğan Kitap

Orta Zekalılar Cenneti / Zülfü Livaneli / Doğan Kitap

Bana Yardım Et / Aslı Perker / Everest Yayınları

Yalnızlık Bilmecesi / Çiğdem Anad / Everest Yayınları

Geceyi Atlatabilmek / Bora Aşık / Everest Yayınları

Uzun Irmak Boyunca / Hande Gündüz / Alakarga Yayınları

Aksi Gibi / Pınar Öğünç / İletişim Yayınları

Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim / Tuğçe Tatari /Doğan Kitap

Doğa Tarihi / Hakan Bıçakçı / İletişim Yayınları

Güçoburlar / Aslı Tohumcu & Kutlukhan Kutlu / Doğan Kitap

Öykü Yapım Çalışmaları / Doğukan İşler / Dedalus Yayınları

Sürgün Kitabı / Kadir Kıvılcımlı / Dönence

Mazhar Olmak / Mazhar Alanson / Doğan Kitap

Boyalı Kuş / Jerzy Kosinski / E Yayınları

Parfümün Dansı / Tom Robbins /Ayrıntı Yayınları

Düş Parası / Marguerite Yourcenar / Metis Yayınları

Trendeki Kız / Paula Hawkins / İthaki Yayınları 

Bülbülü Öldürmek / Harper Lee / Sel Yayıncılık

Hepimiz Tamamen Kendimizi Kaybettik / Karen Joy Fowler /Aylak Kitap

Renksiz Tsukuru Tazaki’nin Hac Yılları / Haruki Murakami / Doğan Kitap

Mutsuz Olmak / Wilhelm Schmid / İletişim Yayınları

Beyindeki Hayaletler / Sandra Blakeslee & V.S. Ramaschandran / Boğaziçi Üniversitesi Yayınları

 ***

Ayıcık Ernest ile Farecik Celestine’in Romanı / Daniel Pennac / Yapı Kredi Yayınları

Fare Evi: Sam ile Julia / Karina Schaapman / Büyülü Fener Yayınları

Fare Evi: Sam ile Julia Tiyatroda / Karina Schaapman / Büyülü Fener Yayınları

Uyurgezer Ayı / Joan Aiken / Tudem Yayınları

Parktaki Gergedanlar / Mehmet Atilla / Tudem Yayınları

Bekçi Amos’un Hastalandığı Gün / Philip C. Stead / Yapı Kredi Yayınları

Ekşilina’nın Hayret Verici Maceraları / Finn – Ole Heinrich /Tudem Yayınları

Pengu Serisi / Selen Somer / Uçan Balık Yayınları

Bunu Buraya Ben Koydum / Ceyda Günalp / Epsilon Yayınları

Şeker Portakalı / Jose Mauro De Vasconcelos / Can Yayınları

Deli Fişek / Jose Mauro De Vasconcelos / Can Yayınları

Güneşi Uyandıralım / Jose Mauro De Vasconcelos / Can Yayınları

Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk / Christine Nöstlinger / Günışığı Kitaplığı

Yark / Bertrand Santini / Büyülü Fener

4 Ocak 2016 Pazartesi

Yeni yılın ilk kararı

Yeni yılın ilk işi günü, ortada radikal bir karar filan yokken, yolda eski bir arkadaşı görüp de apartmanın sahanlığında evcilik oynadığın öğleden sonraları hatırlamışsın gibi, geldim bloğumu buldum. Çoğu ergenliğimde olmak üzere, yazdıklarımı, bir de utanmadan yayınlamaya cüret ettiklerimi okudukça yüreğim şişti. Allahım bir insan nasıl ergenlikten çıkıp hayatına devam edebiliyor? Ne kadar lanet bir dönemmiş o. Of! O zamanlar yazdığım onca babayiğit cümleye rağmen küçücük, çıtır çıtır bir kızdım. Sadece hep hayatla derdi olan bir çocuk olmuşum, onu fark ettim. Hep kararı merak edilmeden kavgalara dâhil edilmiş, kendimi orta yerde bulmuşum. Şimdi de koşullar pek farklı değil ama ben daha irice bir insan oldum. Buna karşın daha ürkmüş, daha basit cümleler kurmaya çalışıyorum. Biri diğerinden daha mı iyi, henüz ayırt edemedim.

Yine geçmiş yazılarıma göz gezdirirken yakaladım ki bir yerde yılların muhasebesini yapmışım. (Yani arada aklı selim sahibi sayılabilecek kayıtlar da var. Giriştiğim temizlikte onlardan birkaçını tutmaya karar verdim zaten.) Mesela 2010 çok kötü geçmiş, o günlerden hiçbir kaydı buraya getirmek istememişim. Peşinden 2012’nin de leziz goller attığına değinmişim. Şimdi dönüp bakınca 2015’i de nasıl gözümüz kapıda geçirdiğimizi unutamayacağımı biliyorum. Nasıl unutabilirim ki? Yeni yıla girdiğimize bile şükredemeyecek kadar enerjimizi emdi onun bunun çocuğu! Ben daha bugün fark ediyorum yeni yılın başladığını. Takvimler filan değişince dikkatimi çekti. Neyse zaten galiba bu yeni yıl- eski yıl meselelerine çok takılmamak gerekiyor. Nihayetinde her şey birer hesaplama rahatlığından ibaret. Bir yılın diğerine göre daha şanslı geçmesi filan sadece rakamların oyunu, biz duygusal anlamlarla kendimizi daha insan hissediyoruz diye hediyeler alıp dilekler diliyoruz.

Şimdi bu söylenmelerin ardından sadede geleyim: ergenliğimle beraber geçen yıllar sırasında hatırı sayılır ölçüde edebiyat eleştirisi yazdığımı, hepsinin farklı mecralarda olduğunu anımsayarak bunları bir araya getirmenin iyi bir fikir olabileceğini düşündüm. Arada herhangi bir yerde yayımlanmayan ama okuyunca bende yazma isteği uyandıran kitapların da eleştirilerini kaydederim, belki gaza gelip türlü türlü edebi kaygılara da yer veririm diye düşünüyorum. Beni bu girişime iten Merin’in “2015’te neler okudum?” listesidir, hedefimi baştan göstereyim. Şuradan da inceleyebilirsiniz pek leziz bir iş: https://kitapcikedisi.wordpress.com/2016/01/03/2015-yilinin-kitap-dokumu/  Bir şekilde toparlayıp listelemeyi becerirsem ben de öyle bir liste yapıp koymayı istiyorum. İşte, bunun gazıyla yeniden buradayım. Hayırlısı. 

1 Ocak 2016 Cuma

Taptaze masallar

Joan Aiken’in masal dünyasına yeni üyeler kazandırdığı kitabı Uyurgezer Ayı, Tudem Yayınları’ndan çıktı. Denizler tanrısı Poseidon’dan Âdem’le Havva’ya kadar fantastik dünyanın dokunulmaz sayılan kahramanları bile bu kitapta birer masal karakterine dönüşüyor.

Uyurgezer Ayı / Joan Aiken / Resimleyen: Quentin Blake / Tudem Yayınları

Yeni bir masal okumayalı ne kadar uzun zaman olmuş. Senelerdir hep ezberimizden tekrar ettiğimiz masalların lezzeti bir yana, aynı etkiyi yaratabilecek kuvvette yeni masallar dinlemenin keyfi bambaşka. Tudem Yayınları’ndan çıkan Uyurgezer Ayı, işte tam da bu ihtiyacı karşılıyor.
Çocuklar kadar büyükler nezdinde de etkileyici hikâyelerin annesi sayılan Joan Aiken’in kaleminden çıkan kitabın resimleri, aynı zamanda yazarın kıymetli ahbaplarından biri olan bir başka ustaya, Quentin Blake’e ait. Birçok projede beraber yer alan ve çocuk edebiyatına sağladıkları büyük katkılardan dolayı Britanya Üstün Hizmet Madalyası’na layık görülen bu ikili, Uyurgezer Ayı’da da muazzam bir iş çıkartmışlar.
Sisli Dağların İçinden, Göz Kamaştıran Gölgeler, Melusina, Bir Sepet Su, Meyankökü Ağacı, Öfkeli Tepe, Uyurgezer Ayı ve Yakala Dünyayı adında 8 masaldan oluşan kitap, zamansız ve mekânsız, sırtını bilgeliğe dayamış öykülere ev sahipliği yapıyor. Aiken’in masallarında kimler yok ki? Denizler tanrısı Poseidon’dan Âdem’le Havva’ya kadar fantastik dünyanın dokunulmaz sayılan kahramanları bile bu kitapta birer masal karakterine dönüşüyor. Aiken böylece, bir noktada tabulara da kafa tutuyor. Yine de kitabın düpedüz muhalif bir tavrı olduğunu söylenemez. Aiken, hiç böyle bir kaygı gütmeden, sakince masallarını anlatıyor. Sadece arada bilinen gerçekleri tersine çeviriyor, bazen de birazcık kafamızı karıştırıp eğleniyor, o kadar.
PEMBE YILANLAR, FUTBOL TOPUNDAN VAR OLAN DÜNYALAR...
Peki, neler var bu masallarda? Bir oda dolusu düğüm çözüp ölen karısına kavuşan bir kraldan gökyüzünde futbol oynayıp bir toptan dünyayı var eden bir azize, kendine ait olmayan bir ağacı kestiği için dokunduğu her şeyi tahtaya dönüştürmekle lanetlenen değirmenciye; eşinden ayrılan denizler kralından yanlışlıkla pembe bir yılana dönüştürülen genç kıza, yaptıkları müzikle dünyayı canavarlardan kurtaran çocuklara kadar oldukça renkli ve düşündürücü bir karakter seçkisi var Uyurgezer Ayı’nın. 
 Aiken’in masallarının en önemli özelliği, masallarda alıştığımız üslubun aksine didaktik bir anlatımdan uzak durması, okuyanı daha derin düşünmeye davet etmesi ve çektiği sıkıntıda da kurduğu hayalde de yalnız olmadığını hissettirmesi. Bu anlamda en etkileyici masallardan biri, bir denizci ile denizler tanrısı Poseidon’un aşkını anlatan Bir Sepet Su masalı. Neredeyse yıldırım aşkıyla birbirine vurulan ve kısa sürede evlenip denizler altında yaşamaya başlayan Poseidon ile Josslyn’in aşkı çok geçmeden iki erkek çocukla taçlanır. Gel zaman git zaman Josslyn, denizaltı yaşamının kendisi için ne kadar zorlu olduğunu fark eder ve büyük aşkı ile yollarını ayırma kararı alırlar. Bu ayrılık, tüm aile bireyleri tarafından olağan karşılanır ve Josslyn gemisinde, Poseidon denizinde, çocuklar ise karada büyük annelerinin yanında hayatlarına devam ederler. Küçük yaşta annesi ve babası boşanmış bir çocuk olarak, bu ayrılığı kabullenmenin ne denli zor olduğunu bilirim. Geçen yıllar, aile yapılarında bu gibi kopmaları bir nebze daha normalleştirse de çocukların zihin yapısının değişmediğini, benzer zorlukları hâlâ yaşadıklarını tahmin ediyorum. Bir çocuk için en iyileştirici duygu ise yalnız olmadığını hissetmek. Bu masalın bu kadar gözüme girmesinin sebebi de bu olsa gerek. Koskoca denizler tanrısının bile aile bağları yıpranabiliyor ve herkes hayatına öylece devam edebiliyor. Aiken, bize masallar ülkesinden ılık bir rüzgâr gönderip “yalnız değilsin” diye fısıldıyor ve yüzümüze incecik bir gülümseme çiziyor.