1 Ocak 2016 Cuma

Taptaze masallar

Joan Aiken’in masal dünyasına yeni üyeler kazandırdığı kitabı Uyurgezer Ayı, Tudem Yayınları’ndan çıktı. Denizler tanrısı Poseidon’dan Âdem’le Havva’ya kadar fantastik dünyanın dokunulmaz sayılan kahramanları bile bu kitapta birer masal karakterine dönüşüyor.

Uyurgezer Ayı / Joan Aiken / Resimleyen: Quentin Blake / Tudem Yayınları

Yeni bir masal okumayalı ne kadar uzun zaman olmuş. Senelerdir hep ezberimizden tekrar ettiğimiz masalların lezzeti bir yana, aynı etkiyi yaratabilecek kuvvette yeni masallar dinlemenin keyfi bambaşka. Tudem Yayınları’ndan çıkan Uyurgezer Ayı, işte tam da bu ihtiyacı karşılıyor.
Çocuklar kadar büyükler nezdinde de etkileyici hikâyelerin annesi sayılan Joan Aiken’in kaleminden çıkan kitabın resimleri, aynı zamanda yazarın kıymetli ahbaplarından biri olan bir başka ustaya, Quentin Blake’e ait. Birçok projede beraber yer alan ve çocuk edebiyatına sağladıkları büyük katkılardan dolayı Britanya Üstün Hizmet Madalyası’na layık görülen bu ikili, Uyurgezer Ayı’da da muazzam bir iş çıkartmışlar.
Sisli Dağların İçinden, Göz Kamaştıran Gölgeler, Melusina, Bir Sepet Su, Meyankökü Ağacı, Öfkeli Tepe, Uyurgezer Ayı ve Yakala Dünyayı adında 8 masaldan oluşan kitap, zamansız ve mekânsız, sırtını bilgeliğe dayamış öykülere ev sahipliği yapıyor. Aiken’in masallarında kimler yok ki? Denizler tanrısı Poseidon’dan Âdem’le Havva’ya kadar fantastik dünyanın dokunulmaz sayılan kahramanları bile bu kitapta birer masal karakterine dönüşüyor. Aiken böylece, bir noktada tabulara da kafa tutuyor. Yine de kitabın düpedüz muhalif bir tavrı olduğunu söylenemez. Aiken, hiç böyle bir kaygı gütmeden, sakince masallarını anlatıyor. Sadece arada bilinen gerçekleri tersine çeviriyor, bazen de birazcık kafamızı karıştırıp eğleniyor, o kadar.
PEMBE YILANLAR, FUTBOL TOPUNDAN VAR OLAN DÜNYALAR...
Peki, neler var bu masallarda? Bir oda dolusu düğüm çözüp ölen karısına kavuşan bir kraldan gökyüzünde futbol oynayıp bir toptan dünyayı var eden bir azize, kendine ait olmayan bir ağacı kestiği için dokunduğu her şeyi tahtaya dönüştürmekle lanetlenen değirmenciye; eşinden ayrılan denizler kralından yanlışlıkla pembe bir yılana dönüştürülen genç kıza, yaptıkları müzikle dünyayı canavarlardan kurtaran çocuklara kadar oldukça renkli ve düşündürücü bir karakter seçkisi var Uyurgezer Ayı’nın. 
 Aiken’in masallarının en önemli özelliği, masallarda alıştığımız üslubun aksine didaktik bir anlatımdan uzak durması, okuyanı daha derin düşünmeye davet etmesi ve çektiği sıkıntıda da kurduğu hayalde de yalnız olmadığını hissettirmesi. Bu anlamda en etkileyici masallardan biri, bir denizci ile denizler tanrısı Poseidon’un aşkını anlatan Bir Sepet Su masalı. Neredeyse yıldırım aşkıyla birbirine vurulan ve kısa sürede evlenip denizler altında yaşamaya başlayan Poseidon ile Josslyn’in aşkı çok geçmeden iki erkek çocukla taçlanır. Gel zaman git zaman Josslyn, denizaltı yaşamının kendisi için ne kadar zorlu olduğunu fark eder ve büyük aşkı ile yollarını ayırma kararı alırlar. Bu ayrılık, tüm aile bireyleri tarafından olağan karşılanır ve Josslyn gemisinde, Poseidon denizinde, çocuklar ise karada büyük annelerinin yanında hayatlarına devam ederler. Küçük yaşta annesi ve babası boşanmış bir çocuk olarak, bu ayrılığı kabullenmenin ne denli zor olduğunu bilirim. Geçen yıllar, aile yapılarında bu gibi kopmaları bir nebze daha normalleştirse de çocukların zihin yapısının değişmediğini, benzer zorlukları hâlâ yaşadıklarını tahmin ediyorum. Bir çocuk için en iyileştirici duygu ise yalnız olmadığını hissetmek. Bu masalın bu kadar gözüme girmesinin sebebi de bu olsa gerek. Koskoca denizler tanrısının bile aile bağları yıpranabiliyor ve herkes hayatına öylece devam edebiliyor. Aiken, bize masallar ülkesinden ılık bir rüzgâr gönderip “yalnız değilsin” diye fısıldıyor ve yüzümüze incecik bir gülümseme çiziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder